GELENEKTEN GELECEĞE GİZEM GEYLAN ZANAAT, SANAT VE DUYGUNUN BULUŞMASI

"Panghia'da biz mücevheri bir süs değil, bir dil gibi görüyoruz. Bir kadının seçimi; onun geçmişinden, hayallerinden ve hatta sustuklarından izler taşır. Bazı seçimler bilinçlidir, bazıları sezgisel. Ama hepsi kişiseldir. Ve zaten en güzeli de bu değil mi?"

- 

Gizem Geylan; mimarlık, sanat ve zanaatı birleştirerek kişisel anlamlar taşıyan, zamansız mücevherler tasarlayan disiplinler arası bir tasarımcı. İki sene önce kurduğu markası Panghia ile mücevheri sadece bir aksesuar değil, taşıdığı kültürel ve duygusal katmanlarla birer sanat eseri olarak konumlandırıyor. Malzeme, oran ve anlatı üzerinden form bulan tasarımlar ise zanaatkarlığın sabrını çağdaş sanatın diliyle buluşturuyor. Zamansız bir iz olan Panghia ile mücevherin ötesine yolculuğa çıkıyoruz. Teşvikiye'deki Geylan Gallery'deki showroom'unda ziyaret ettiğimiz Geylan'a merak ettiklerimizi sorduk.

HELLO!: Sizi yakından tanımak isteriz. Gizem Geylan'ı bize anlatır mısınız?

Gizem Geylan: Kendimi biraz mimar, biraz gezgin, biraz gözlemci, bolca da meraklı biri olarak tanımlıyorum. Mimarlıkla başla-dığım yolculuk, beni tasarımı insan bedenine taşıma fikrine götürdü. Form, oran ve malzeme bilgimi daha kişisel ve duygusal bir alana yönlendirdim. Mücevheri sadece aksesuar değil, kişinin ruhunu yansıtan küçük heykeller olarak görüyorum. Fotoğraf ise bir diğer tutkum; şehirleri insan ölçeğinde belgeleyen bir arşivim var. Ara Güler'le yollarımızın kesişmesi bakış açımı derinleştirdi. İstanbul ve University of Pennsylvania'da jüri üyelikleri yaptım. Bugün kurucu ortağı olduğum Panghia adlı markam ile mimarlığın disiplini, sanatın duygusu ve zanaatın sabrını bir araya getiriyoruz. Her mücevher, bir hikayenin taşıyıcısı; özgün kadınların ifadesi oluyor.

HELLO!: Mücevher tasarımıyla ilişkiniz nasıl başladı?