Yelkenin özverili hocası Muzaffer Karacehennem

Karacehennem gibi alışılmadık, ilk duyanları şaşırtan bir soyadı vardı Muzaffer Bey'in. Sonradan öğrendiğime göre bu soyadı, 1826 yılındaki Vaka-i Hayriye olayında, Padişah II. Mahmut'un kendi kurduğu Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırmasıyla anılan büyük büyükbabası, Yeniçeri Ağası Karacehennem İbrahim Paşa'dan geliyordu. O dönemde çok şımaran ve kural dinlemeyen yeniçerilerin isyanını bastırmak için, paşa kışlalarına seri top atışları yapmıştı. Sözü, gücü, saygınlığı, hak yemezliği ve adaletiyle bilinen İbrahim Paşa'ya, ocakta hem kara hem de cehennem lakabıyla “Karacehennem” denmişti. Yeniçeri Ocağı'nı lağvettikten sonra, vefatına kadar tüm Trakya'nın “Mirimiran”ı olarak görev yapmıştı. Ailenin diğer kuşakları bu geleneği sürdürerek askeri kariyerlerine devam etmiş; dedesi karacı, babası ise havacı olarak hizmet etmişti. Soyadı Kanunu çıktığında da bu lakap, ailenin soyadı olarak işlenmişti.

- DR. SEYHUN BİNZET

Muzaffer Ağabey, İstanbul Yelken Kulübü'nde yelken sporu yaparken, 1967'de belindeki rahatsızlık iyice artınca yarışları bıraktı. 1968'den itibaren ilk optimistlerle monitörlük ve antrenörlük yapmaya, hatta sonraları monitör ve antrenör yetiştirmeye başladı. Tüm Türkiye'ye yelkenciliği tanıtmaya ve sevdirmeye gönül verdi. Milli takıma seçilen optimist sporcularını Danimarka'daki dünya şampiyonasına götürdü ve kurduğu sıcak ilişkiler sayesinde bir sonraki şampiyonayı Türkiye'ye, Yarımca'ya getirdi. Muhteşem bir organizasyonla Türkiye'yi gururla temsil ettiler. Hakemliği, milli hakemliği, federasyon yetkileri ve tüm büyük kulüplerde sporcu yetiştirme faaliyetlerini 1968'den vefat ettiği 2003'e kadar, tamamen ücretsiz ve çoğunlukla kendi cebinden karşılayarak devam ettirdi. Ayrıca derlediği windsurf ve yelken kitapları da vardı; ne yazık ki son yazımını bitirdiği ama henüz basım aşamasında olan derlemesini kızı toparlayıp bastıramadı.