art'ı MEKAN - Eylül - Ekim 2017

Bu sayıda

Ben nereye aidim? Birçoğumuzun dilinden özgürlük kelimesi düşmese de bir topluma ya da topluluğa ait olmadan da kendimizi rahat hissedemiyoruz. Bizi rahat hissettiren ortama ev diyoruz, rahat ettiğimiz topraklara vatan. Belki de bu yüzden tatil bitse de kendimizi ait olduğumuz ya da öyle hissettiğimiz sokağa girdiğimizde mutlu hissediyoruz. Kendi evimizin kokusunu, yastığına baş izimizi bıraktığımız yataklarımızı özlüyoruz.

Yazın bitmesiyle de yavaş yavaş ait olduğumuz topraklara geri dönüyoruz. Bize o alanda nelerin mutlu ettiğine baktığımızda oturma odamızdaki bir koltuk, ailecek yemek yediğimiz sofradan başka bir şeyle karşılaşmıyoruz. Bu alanların dekorasyonundaki kişisellik, orayı bize daha da ait hissettiriyor. Evde olmak güzeldir, diyoruz ya biz de evde olmanın bize güzel hissettirdiği alanları dekorasyon trendleri ile harmanlayarak sunduk sizlere. Ailenin kalbi olan mutfaklara farklı ülkelerin tarzları ile baksak da hangisini kendinize yakın hissediyorsanız onu seçin istedik. Sadece evler de değil, bazen bir şehir insanı rahat ettirir. Şehri özleyenleri yepyeni etkinliklerle selamlıyoruz.

Dünyada ve Türkiye’de de aidiyet duygusu çokça sorgulandı bu sene. Ünlü tasarım fuarı Maison&Objet;, global dünyanın karmaşası içerisinde kendi konfor bölgelerimize odaklandı mesela. Kendimizi üzerinde rahat hissettiğimiz, bizleri bir koza gibi saran objelerden yola çıkarak hem dekorasyonu hem de yaşadığımız alanlardaki dönüşümü ele aldı. İstanbul Bienal’i de komşuluk kavramından yola çıkarak oturduğumuz eve, alanımıza ve çevresel faktörlerimize yeni bir bakış açısı ile bakmamıza neden oldu ve olmaya da devam ediyor.